Ergenlik dönemi, kızlar için erkeklere göre daha stresli olarak kabul edilir. Bu dönemde olumlu beden algılamasının, depresyona karşı koruyucu, olumsuz beden algılamasının ise yakınlaştırıcı olduğu düşünülmektedir. Kızların kendilerine daha fazla odaklanmaları ve sıkılganlıkları yanı sıra ilk regl ile birlikte kültürün erkeklere yüklediği aktiflik ve atılganlık gibi rolleri terk etmeye zorlanmalarının bunda payı olabilir.
Ergenlikte depresyonun önemli bir nedeni de, uygunsuz ebeveyn değerlerine ölçüsüz şekilde yapışmaktan ve erken yıllarda somutlaşan kendini frenlemelerden dolayı yaşantılardan doyum sağlanamayışdır. Ergen, benlik saygısını ve anlamını, aile dışındaki faaliyet ve ilişkilerden sağlamaya zorlanır. Aileden topluma geçiş her zaman düz bir çizgi izlemez. Bu dönemde hayal kırıklıkları, engellemeler ve kaybetmeler bir kuraldır. Yapamama incancı, çoğu ergen depresyonunun belirtilerinin altında fark edilebilir. Bu bireyler, ebeveyn beklentilerini karşışayamadıkları, kabullenici bir ev ortamının güvenli sıcaklığından yoksun kaldıkları ve çevrelerindekilerle başarılı ilişkiler kuramdıkları için suçluluk ve güvensizlik hissederler.
Ergenlerin narsistik kırılganlığı, terapide eleştiri olarak algılanabileceği ya da aşağılık duygularını daha da pekiştireceği için, yorumlamaların yararlılığını sınırlar. Bazı ergenler, kendi proplemlerini tüm felsefi ve sosyal sistemleri içine alacak biçimde genelleştirir ve dışa vururlar.
Ergenlik değerlerin büyük gürültülerle çarpıştığı çağdır. Yerleşik ailesel standartlar ve beklentiler, akranlarınkinden belirgin şekilde farklı olabilir. Ergen birdenbire çelişkili beklentilerle ve kendi davranışını seçmede beklenmedik bir özgürlükle karşılaştığında kendine göre doğru ama toplumsal ve ailesel tepki alabileceği yanlış maceralara girebilirler. Böylece anne ve baba yerine, karizmatik bir liderin yörüngesine girerek doğru olmayan bir mezhep ya da gruba girebilirler. Ergen, toplumdaki yerini derece derece bulmak, anne-baba figürlerinin yerine yeni modeller oturtmak, duygusal ilişkileri geliştirmek, kendi sınırlarını ve yeteneklerini gerçekci biçimde anlamak durumundadır.
Günümüzde, ergenlerden okulda veya işte, mükemmel, populer ve aranan kişiler olmaları beklenir. Onlara ‘’yeterince çalışırlarsa, istedikleri her şeyi yapabilecekleri’’ söylenir. Şayet ergen, mümkün olandan daha fazla şeyleri yapmak zorunda olduğuna inanırsa, bekletilerin zorlamalarına uygun bir biçimde hazırlanmamışsa, kendini yetersiz görerek aşağılık duygusu ve sonuçta depresyon tablosu gelişebilir.
Ergenlik öncesi dönemde daha çok tekrarlayıcı bedensel yakınmalar ön planda iken, ergenlik döneminde zevk almama, umutsuzluk, aşırı uyuma ya da uykusuzluk, kilo değişikliği, alkol ve madde kullanımı ön plandadır. Çocukluktan ergenliğe doğru çıkıldıkça intiharlar da artış gösterir.
Ergenlik depresyonunda; evde yalnız kalma isteğinde anormal artış olur. Toplu yerlerde daha az, yatak odalarında daha fazla zaman geçirirler. Sosyal soyutlanma tablosu görülür. Kızlar depresyonla başa çıkmak için, bir arkadaşına sırrını açıp güvenme veya profosyonel yardım arama, erkekler ise sorunlarını görmezden gelme veya uyuşturucu ve toxik madde kullanma eğilimindedirler. Erkek ergenlerde uyumsuzluk, saldırganlık ve zıtlaşmacılık ön planda iken, kızlarda ise çabuk kırılma, sessizlik ve düşüncelilik tabloya hakimdir. Düşmanlık ve saldırganca duyguların, depresyonun sonucu olarak değil, depresif yaşantıya duyulan tepkiden kaynaklandığı sanılmaktadır.